Güzel bir Lucien Favre röportajı..
Bu güzel röportaj öncesi az önce izlediğim eski bir röportajda gördüm ki bu adam 70 sonrası büyük turnuvaların önemli maçların hemen hemen bütün taktiksel detaylarına sahip. İnanılmaz bir hafıza ki röportajda da değiniliyor. Etkieyiciydi.. Bizim memlekete bu hoca uymaz, neden biliyor musunuz? O röportajında şunu diyor: "Devre arası ben oyunculara gidip hadi daha fazla ikili mücadeleye gireceğiz demem. Bu benim tarzım değil, hiçbir zaman bağıran çağıran olmadım!
Favre bir pozisyon bilgisi üstatıdır. O bilgiyi oyuncusuna aşılama konusunda yetkindir. Saha içerisinde her aksiyonun üzerinde çalışır. Öyle detaycı ki Reus'un adamı geçerken hangi noktalara yoğunlaşması gerektiğine kadar iner. İsviçre'de gelen Hitzfeld sonra milli takımı çalıştırma teklifini reddetti. Eğer ondan Reus-Dante-Neustaedter alınmamış olsaydı ŞL'nde de güzel işler yapardı.
Keyifli bir röportaj..
Bu güzel röportaj öncesi az önce izlediğim eski bir röportajda gördüm ki bu adam 70 sonrası büyük turnuvaların önemli maçların hemen hemen bütün taktiksel detaylarına sahip. İnanılmaz bir hafıza ki röportajda da değiniliyor. Etkieyiciydi.. Bizim memlekete bu hoca uymaz, neden biliyor musunuz? O röportajında şunu diyor: "Devre arası ben oyunculara gidip hadi daha fazla ikili mücadeleye gireceğiz demem. Bu benim tarzım değil, hiçbir zaman bağıran çağıran olmadım!
Favre bir pozisyon bilgisi üstatıdır. O bilgiyi oyuncusuna aşılama konusunda yetkindir. Saha içerisinde her aksiyonun üzerinde çalışır. Öyle detaycı ki Reus'un adamı geçerken hangi noktalara yoğunlaşması gerektiğine kadar iner. İsviçre'de gelen Hitzfeld sonra milli takımı çalıştırma teklifini reddetti. Eğer ondan Reus-Dante-Neustaedter alınmamış olsaydı ŞL'nde de güzel işler yapardı.
Keyifli bir röportaj..
Öyle bir haliniz var ki sanki 24 saat futbolu düşünüyorsunuz gibi..
Sürekli futbolu
düşünürsen yaratıcılığını zedelersin. Bizim meslekte bu zor olsa da zaman zaman
futbolla arana mesafe koymak zorundasın”
Siz bunu nasıl
başarıyorsunuz?
Doğada bir gezinti ya
da iyi bir kitap.. Bazen eşimle Belçika’ya
gidiyoruz sinemada Fransızca bir film izlemek için ama tamamen kafadan çıkarmak
mümkün değil. Arsene Wenger ile konuştuğumuz zaman en zayıf noktasının futbolla
olan ilişkisini hiçbir zaman yüzde yüz kesemeyişi olduğundan bahsetmişti. Alex
Ferguson’u okuduğum zaman “futbolla arama bazen mesafe koymayı öğrenmeliyim”
dedi ve üstelik Ferguson kariyerinin
başında şampiyonluğu futbola gereğinden fazla kanalize olduğu için
kaybettiğinden bahsediyordu.
Bir de sizi düşününce
bu seviyede futbol ve taktik konuşacak insan bulma konusunda sıkıntı çekiyor
olmalısınız.
Bu aslında yanlış bir
düşünce. Taraftarlar bizim sandığımızdan çok daha bilgililer. En son bir arkadaşımın
oğlu bana bir oyuncu tavsiye etti. 17 yaşında daha bu çocuk. İnternetten bakmış
ve pek kimsenin bilmediği oldukça iyi
bir futbolcuyu bana tavsiye etti.. Ben taraftarlarla goller, oyun temposu, oyun
zekâsı gibi konular hakkında konuşmayı severim ama taktik değil.
Yani diyorsunuz ki
her antrenörün kendisine ait felsefesi var. Sizinkisi peki nedir?
Felsefe filan
abartmamak gerekir. Bu bir oyun hakkında
ve onun içerdiği fikir..
Sizin fikriniz nedir?
Elbette düşündüğünüzü
sahaya yansıtmak zorundasınız ama aynı zamanda realist de olmalısınız. Ben antrenör olarak bütün sistemlerle ve
taktiklerle oynadım çünkü siz sahip olduğunuz oyunculardan bağımsız kendinize ait bir sistem oynatamazsınız.
Barcelona’da Pep Guardiola İbrahimovic gibi dünyanın en iyilerinden birisi olan
oyuncuyu aldı ama sisteme uymadığı için verimli olamadı. Barcelona dahi bugün
sistemine uygun futbolcu bulamadığı zaman sıkıntı yaşayacağını görüyor. Eskiden
Johann Cruyff dönemi Barça’sı 3-4-3 oynardı. Maçın başından sonuna kadar.. Her maçta! artık bu mümkün değil.
Peki bugün deneyimli
meslektaşlarına karşı taktiksel açıdan fark yaratıp avantaj sağlamanız mümkün
mü?
Elbette çünkü futbol
gelişiyor, yeni şeyler geliyor sürekli. Almanya
1954’de Dünya Şampiyonu olduğunda oyuncular
ortalama 4 km mesafe kat ederdi. Bugün 13 ile 14 km arasında. Her geçen gün daha hızlı, çok daha hızlı
oluyor bu oyun. 1970 Dünya Kupası finaline baktığınızda maçın temposuna bugün
şaşırabilirsiniz ama o zaman fark yaratan oyuncu Pele sahadaki 1.70 boyuna
rağmen atletik olan tek futbolcuydu. Bugün böyle bir şeyi hayal dahi
edemezsiniz. Messi atler ama Ronaldo da.
Sadece en iyileri değil ve başka türlüsü mümkün değil artık.
Peki ya taktik?
Bazen onun da önem
kazandığı zamanlar olur. Guardiola mesela Barça’da temelde 4-3-3
oynatıyordu. Ama sahaya çıkınca beş
dakika sonra 3-4-3, 3-5-2 ve bazen 3-6-1 şeklinde değişebiliyordu. Her zaman daha fazla silaha ihtiyacın olur sahada ve bugün sistemler içerisinde hızlı bir
şekilde değişkenliği sağlayacak taktiksel ve mental olgunluğa sahip oyunculara
ihtiyacınız var.
Bugün futbolda sadece
taktik ile zafer kazanmak mümkün mü?
Bugün her şey bu
açıdan çok daha zorlaştı ama örneği var.
2009 Şampiyonlar Ligi Finali’nde Manchester United’a karşı Barcelona
kazandığı zaman ayrıntılardan birisi taktik olmuştu. Messi’yi kenardan alıp
merkeze yerleştirdi ve Eto’o ile Henry de kenarlardan gelince Manchester
şaşırdı, karıştı. Bu o başarının nedenlerinden birisi ama taktikten daha önemli
şeyler var.
Mesela?
Oyun zekası, teknik
becerisi, doğru yere hareket etme kabiliyeti ve ayaklarında olduğu kadar
düşüncede de hızlı olmak. Guardiola o
zaman elinde Henry ve Eto’o olmadan bunları nasıl yapabilirdi?
Sizin taktikler ve
ilk on bir konusunda farklı bir fotoğraf hafızanız olduğu konuşuluyor..
1970 sonrası pek çok
önemli maçın taktiği ve oyuncuları hafızamda vardır. O zamanlar ben 12
yaşındaydım ve televizyonumuz yoktu ama komşudan bakar izlerdik.
O zaman biz sizinle
burada mesela 2002 Dünya Kupası’nı analiz edebiliriz.
Evet final maçları
kafamdadır hep. 2002’de Scolari Almanya’ya karşı çok iyiydi ve 3-4-3 ile sahaya
sürdü takımı. Ama buna göre de kadro çıkardı.
Geçmişin Brezilya’sı
bugünün İspanya’sı. Dünya Futbolu’nda İspanya’nın bu dominasyonu devam eder mi
sizce?
İspanyollar her zaman
Güney Amerikalılar karşısında zorluk yaşadılar. 2014 Brezilya’da problem
yaşaması ihtimal. 2010 Dünya Kupası’nda
Paraguay’ı 1-0’la geçerken bir hayli zorlanmışlardı ve mucize sonucu turu
geçti. Aslına bakarsanız o zaman Dünya
Şampiyonu olmayı hak etmemişlerdi ama aynı zamanda İsrail’deki u21’e bakarsanız
İspanya’nın potansiyelinin ne kadar çok
olduğunu da görürsünüz.
Almanya’nın Dünya
Kupası Şampiyonluğu için umut var mıdır sizce?
Elbette! Kupanın
favorilerinden.. İspanya’da aynı şekilde çünkü ne zaman ihtiyaçları olsa
gereken konsantrasyona sahip oluyorlar. Ama bugünkü İspanya’yı anlamak için
tarihe biraz bakmak gerekir. 1975
yılında 76’daki Avrupa Şampiyonası için Yugoslavya ile oynadılar. Utanç
vericiydi İspanya adına. Bir Libero. Bir
kesici ki katil de diyebilirsiniz, nokta. Hepsi buydu, sıfır. Bundan sonraki gelişimin pek çok açıklaması
vardır belki ama belirleyici olan Johann Cruyff’ün o futbol fikrini Barça
üzerinden İspanya’ya taşımasıdır. Bu her şeyi değiştirdi, yerden isabetli
paslar, topa sahip olma, tipik ikili mücadeleden kaçınma v.s. Bu Johann Cruyff
idi; Tüm İspanya futbolunu etiledi, değiştirdi.
Bir takımda sistemi
oturtmak için gerekli süre nedir?
Eğer doğru oyunculara
sahipseniz çok süreç çok hızlı gelişir.
2010/11 sezonunda son anda küme kaldığımız vakit biz bazen bir doksan
dakikada birden fazla sistem değiştirmek zorunda kalıyorduk. Bu konuda sorun yaşamadık çünkü buna göre
oyuncular vardı ve biz buna göre takımı hazırlayabilmiştik. Yine de oyuncuları tanımak uzun bir süreç
zira bir zaman gelir ondan hiç yapmadığı bir şeyi istemek zorunda yine de
kalabilirsin. Gerçek şu ki futbolun sürekli geçerli olan bir doğrusu yok, sürekli değişir ve sen gelecek olan yeniye açık olmalısın.
-Zaman zaman antrenörler sert bir şekilde eleştirilir ama siz pek bu
konuma gelmediniz.
Sonuçlar geçerli olan tek kriterdir. Sen var olan fikrinle
oyuncuları, sportif direktörünü ve yönetimi ikna etmelisin. Puan almak için
gerekli çözümü bulmalısın. Hepimiz bir noktad satıcıyız sonuçta ve bu her
meslekte böyledir. Sen puanları toplamak
için çözüm üretmekle görevli insansın ve şans burada sana yardım etmez. Zaten
ben futbolda şansın varlığına inanmıyorum.
Belki bir ya da iki maçta sana şans yardım edebilir ama uzun süreçte
seni orada tutan ya da tutmayan unsur ne şekilde çalıştığı olur.
2 yorum:
teşekkürler paylaşım için. samet aybaba yerine o sezon beşiktaşa gelseydi neler görürdük acaba diye düşünüyorum hep Favre derken.
bugün de arkadaşlarla sohbet ederken ragnick ve slomka ile beraber keşke türkiye'ye gelse dediğimiz hocalardan biriydi, ki şu röportaj da haklılığımızı ortaya koymuş gibi :) ellerine sağlık çeviri için :)
Yorum Gönder