30 Kasım 2013

Lucien Favre: Futbolun sürekli geçerli olan doğrusu yoktur


Güzel bir Lucien Favre röportajı..

Bu güzel röportaj öncesi az önce izlediğim eski bir röportajda gördüm ki bu adam 70 sonrası büyük turnuvaların önemli maçların hemen hemen bütün taktiksel detaylarına sahip. İnanılmaz bir hafıza ki röportajda da değiniliyor. Etkieyiciydi.. Bizim memlekete bu hoca uymaz, neden biliyor musunuz? O röportajında şunu diyor: "Devre arası ben oyunculara gidip hadi daha fazla ikili mücadeleye gireceğiz demem. Bu benim tarzım değil, hiçbir zaman bağıran çağıran olmadım!

Favre bir pozisyon bilgisi üstatıdır. O bilgiyi oyuncusuna aşılama konusunda yetkindir. Saha içerisinde her aksiyonun üzerinde çalışır. Öyle detaycı ki Reus'un adamı geçerken hangi noktalara yoğunlaşması gerektiğine kadar iner. İsviçre'de gelen Hitzfeld sonra milli takımı çalıştırma teklifini reddetti. Eğer ondan Reus-Dante-Neustaedter alınmamış olsaydı ŞL'nde de güzel işler yapardı.

Keyifli bir röportaj..

Öyle bir haliniz var ki sanki 24 saat futbolu düşünüyorsunuz gibi..

Sürekli futbolu düşünürsen yaratıcılığını zedelersin. Bizim meslekte bu zor olsa da zaman zaman futbolla arana mesafe koymak zorundasın

Siz bunu nasıl başarıyorsunuz?

Doğada bir gezinti ya da iyi bir kitap..  Bazen eşimle Belçika’ya gidiyoruz sinemada Fransızca bir film izlemek için ama tamamen kafadan çıkarmak mümkün değil. Arsene Wenger ile konuştuğumuz zaman en zayıf noktasının futbolla olan ilişkisini hiçbir zaman yüzde yüz kesemeyişi olduğundan bahsetmişti. Alex Ferguson’u okuduğum zaman “futbolla arama bazen mesafe koymayı öğrenmeliyim” dedi ve üstelik  Ferguson kariyerinin başında şampiyonluğu futbola gereğinden fazla kanalize olduğu için kaybettiğinden bahsediyordu.

Bir de sizi düşününce bu seviyede futbol ve taktik konuşacak insan bulma konusunda sıkıntı çekiyor olmalısınız.

Bu aslında yanlış bir düşünce. Taraftarlar bizim sandığımızdan çok daha bilgililer. En son bir arkadaşımın oğlu bana bir oyuncu tavsiye etti. 17 yaşında daha bu çocuk. İnternetten bakmış ve  pek kimsenin bilmediği oldukça iyi bir futbolcuyu bana tavsiye etti.. Ben taraftarlarla goller, oyun temposu, oyun zekâsı gibi konular hakkında konuşmayı severim ama taktik değil.

Yani diyorsunuz ki her antrenörün kendisine ait felsefesi var. Sizinkisi peki nedir?

Felsefe filan abartmamak gerekir.  Bu bir oyun hakkında ve onun içerdiği fikir..

Sizin fikriniz nedir?

Elbette düşündüğünüzü sahaya yansıtmak zorundasınız ama aynı zamanda realist de olmalısınız.  Ben antrenör olarak bütün sistemlerle ve taktiklerle oynadım çünkü siz sahip olduğunuz oyunculardan bağımsız  kendinize ait bir sistem oynatamazsınız. Barcelona’da Pep Guardiola İbrahimovic gibi dünyanın en iyilerinden birisi olan oyuncuyu aldı ama sisteme uymadığı için verimli olamadı. Barcelona dahi bugün sistemine uygun futbolcu bulamadığı zaman sıkıntı yaşayacağını görüyor. Eskiden Johann Cruyff dönemi Barça’sı 3-4-3 oynardı. Maçın başından sonuna kadar..  Her maçta! artık bu mümkün değil.

Peki bugün deneyimli meslektaşlarına karşı taktiksel açıdan fark yaratıp avantaj sağlamanız mümkün mü?

Elbette çünkü futbol gelişiyor, yeni şeyler geliyor sürekli. Almanya 1954’de Dünya Şampiyonu olduğunda oyuncular ortalama 4 km mesafe kat ederdi. Bugün 13 ile 14 km arasında.  Her geçen gün daha hızlı, çok daha hızlı oluyor bu oyun. 1970 Dünya Kupası finaline baktığınızda maçın temposuna bugün şaşırabilirsiniz ama o zaman fark yaratan oyuncu Pele sahadaki 1.70 boyuna rağmen atletik olan tek futbolcuydu. Bugün böyle bir şeyi hayal dahi edemezsiniz.  Messi atler ama Ronaldo da. Sadece en iyileri değil ve başka türlüsü mümkün değil artık.

Peki ya taktik?

Bazen onun da önem kazandığı zamanlar olur.  Guardiola  mesela Barça’da temelde 4-3-3 oynatıyordu.  Ama sahaya çıkınca beş dakika sonra 3-4-3, 3-5-2 ve bazen 3-6-1 şeklinde değişebiliyordu.  Her zaman daha fazla silaha ihtiyacın olur  sahada ve bugün sistemler içerisinde hızlı bir şekilde değişkenliği sağlayacak taktiksel ve mental olgunluğa sahip oyunculara ihtiyacınız var.

Bugün futbolda sadece taktik ile zafer kazanmak mümkün mü?

Bugün her şey bu açıdan çok daha zorlaştı ama örneği var.  2009 Şampiyonlar Ligi Finali’nde Manchester United’a karşı Barcelona kazandığı zaman ayrıntılardan birisi taktik olmuştu. Messi’yi kenardan alıp merkeze yerleştirdi ve Eto’o ile Henry de kenarlardan gelince Manchester şaşırdı, karıştı. Bu o başarının nedenlerinden birisi ama taktikten daha önemli şeyler var.

Mesela?

Oyun zekası, teknik becerisi, doğru yere hareket etme kabiliyeti ve ayaklarında olduğu kadar düşüncede de hızlı olmak.  Guardiola o zaman elinde Henry ve Eto’o olmadan bunları nasıl yapabilirdi?

Sizin taktikler ve ilk on bir konusunda farklı bir fotoğraf hafızanız olduğu konuşuluyor..

1970 sonrası pek çok önemli maçın taktiği ve oyuncuları hafızamda vardır. O zamanlar ben 12 yaşındaydım ve televizyonumuz yoktu ama komşudan bakar izlerdik.

O zaman biz sizinle burada mesela 2002 Dünya Kupası’nı analiz edebiliriz.

Evet final maçları kafamdadır hep. 2002’de Scolari Almanya’ya karşı çok iyiydi ve 3-4-3 ile sahaya sürdü takımı. Ama buna göre de kadro çıkardı.

Geçmişin Brezilya’sı bugünün İspanya’sı. Dünya Futbolu’nda İspanya’nın bu dominasyonu devam eder mi sizce?

İspanyollar her zaman Güney Amerikalılar karşısında zorluk yaşadılar. 2014 Brezilya’da problem yaşaması ihtimal.  2010 Dünya Kupası’nda Paraguay’ı 1-0’la geçerken bir hayli zorlanmışlardı ve mucize sonucu turu geçti.  Aslına bakarsanız o zaman Dünya Şampiyonu olmayı hak etmemişlerdi ama aynı zamanda İsrail’deki u21’e bakarsanız İspanya’nın potansiyelinin ne  kadar çok olduğunu da görürsünüz.

Almanya’nın Dünya Kupası Şampiyonluğu için umut var mıdır sizce?

Elbette! Kupanın favorilerinden.. İspanya’da aynı şekilde çünkü ne zaman ihtiyaçları olsa gereken konsantrasyona sahip oluyorlar. Ama bugünkü İspanya’yı anlamak için tarihe biraz bakmak gerekir.  1975 yılında 76’daki Avrupa Şampiyonası için Yugoslavya ile oynadılar. Utanç vericiydi İspanya adına. Bir Libero.  Bir kesici ki katil de diyebilirsiniz, nokta. Hepsi buydu, sıfır.  Bundan sonraki gelişimin pek çok açıklaması vardır belki ama belirleyici olan Johann Cruyff’ün o futbol fikrini Barça üzerinden İspanya’ya taşımasıdır. Bu her şeyi değiştirdi, yerden isabetli paslar, topa sahip olma, tipik ikili mücadeleden kaçınma v.s. Bu Johann Cruyff idi; Tüm İspanya futbolunu etiledi, değiştirdi.

Bir takımda sistemi oturtmak için gerekli süre nedir?

Eğer doğru oyunculara sahipseniz çok süreç çok hızlı gelişir.  2010/11 sezonunda son anda küme kaldığımız vakit biz bazen bir doksan dakikada birden fazla sistem değiştirmek  zorunda kalıyorduk.  Bu konuda sorun yaşamadık çünkü buna göre oyuncular vardı ve biz buna göre takımı hazırlayabilmiştik.  Yine de oyuncuları tanımak uzun bir süreç zira bir zaman gelir ondan hiç yapmadığı bir şeyi istemek zorunda yine de kalabilirsin.  Gerçek şu ki futbolun sürekli geçerli olan bir doğrusu yok, sürekli değişir ve sen gelecek olan yeniye açık olmalısın.

-Zaman zaman antrenörler sert bir şekilde eleştirilir ama siz pek bu konuma gelmediniz.

Sonuçlar geçerli olan tek kriterdir. Sen var olan fikrinle oyuncuları, sportif direktörünü ve yönetimi ikna etmelisin. Puan almak için gerekli çözümü bulmalısın. Hepimiz bir noktad satıcıyız sonuçta ve bu her meslekte böyledir.  Sen puanları toplamak için çözüm üretmekle görevli insansın ve şans burada sana yardım etmez. Zaten ben futbolda şansın varlığına inanmıyorum.  Belki bir ya da iki maçta sana şans yardım edebilir ama uzun süreçte seni orada tutan ya da tutmayan unsur ne şekilde çalıştığı olur.



2 yorum:

serkan dedi ki...

teşekkürler paylaşım için. samet aybaba yerine o sezon beşiktaşa gelseydi neler görürdük acaba diye düşünüyorum hep Favre derken.

alperensaylar dedi ki...

bugün de arkadaşlarla sohbet ederken ragnick ve slomka ile beraber keşke türkiye'ye gelse dediğimiz hocalardan biriydi, ki şu röportaj da haklılığımızı ortaya koymuş gibi :) ellerine sağlık çeviri için :)