12 Nisan 2009

Galatasaray - Fenerbahce : 0-0



Galatasaray maca cok iyi basladi. Orta saha presi ile rakibi kendi yari alanina hapsetti. Balta-Arda ikilisi, Kewell'in bölgesindeki etkili oyunu ve Ayhan ile Baris'in baskisi ile üstünlügü ele gecirdi. Lakin efektif futbolcu eksikligi kendisini gösterdi. Lincoln tam da burada sahada olmaliydi ve belki ikinci yari da cikmasi gerekiyordu tam tersi oldu. Bu baskili oldugu dönemde gol pozisyonuna dahi giremedi desek yeridir. Fenerbahce'nin acik oyunculari geri gelmek durumunda oldugundan dolayi göbekten uzun toplarla Semih-Guiza'yi beslemeleri elde kalan tek secenekleriydi ve bu bazen o tüm baskiya karsi bulunan pozisyonlardan daha etkili olabiliyordu ilk yari boyunca.. Kapilan onlarca topu kanatlarda Kewell-Arda ve göbekten Baris-Ayhan ezmeye basladi. Futbol, tazi gibi ordan oraya kosmaktan ziyade yetenegini isin icerisine akitmayi özüne her seye ragmen yerlestirmistir. Hucum organizayonlari calisilmis olmak durumundadir. Galatasarayin topu kapma, ileriye dogru tasima ve rakibi sindirme konusunda en azindan ilk yarida sorun yasamaz iken nasil hucum edecegini bilemez tavirlari bizden isin "futbol" tarafinin esirgenmesi anlamina geliyordu.

Mehmet Topal tercihi benim mac öncesi hicbir sekilde tasvip etmedigim bir hamleydi. Ve fakat hem Balta'nin kendi kanadini iyi bir sekilde kullanmasi ve ayni zamanda Topal'in kusursuz oyunu bu konuda teknik direktörü hakli cikariyordu.. Balta, inanilmaz profesyonel ve bir o kadar da defansif yönü cok güclü bir oyuncudur. Oldugu kanada yerlesen rakip aciklari genelde o dönemin en silik oyununu oynamaya zorlaniyordu ki bu Christiano Ronaldo oldu, Deivid de Souza farketmiyordu. Fenerbahce'nin etkisizliginin ya da göbege zorunlu birakilisinin bir baska nedeniydi sahada..

Hemen herkesin coktan farkina vardigi gibi Galatasaray takiminin fizik-kondisyon sorunu vardir. Iki secenek söz konusu ya da yeteri kadar iyi calisilmiyor ya da gücünü doksan dakikaya orantili bir sekilde yayamiyor.. Haliyle hem Kewell'in ve ayni zamanda Arda'nin oyundan düsmesi ikinci yari Fenerbahce'yi hareketlendirdi. Tam anlamiyla dengeyi sagladilar ki Lincoln girmeden önce golü de buluyorlardi. Bu ihtimal Korkmaz'i harekete gecirdi ve beklenilen Lincoln-Karan degisikligi gerceklesti. Ne var ki ikinci yari cok baska baslamisti ve Lincoln bu mücadele icerisinde cok da etkili olamadi. Ayagina gelen iki üc topu yere düsmekten alamadi. Biraz daha hirsli ve etkili olmasi tarafimdan bekleniyordu ve anladigim kadariyla takim ici otoritesini tamamen kaybetmis durumda. Cok pozisyonda kosu gerceklestirse dahi Arda Turan ve Sabri tarafindan bilincli olarak tercih edilmemistir. Bu aslinda Bordeaux macindan beri varolan bir gercektir..

Denge giden ikinci yari ve pozisyonu olmayan bir derbinin belki de tek renksizligi saha ici geyikleridir.

Bizim icin, futbol icin kara bir geceydi. Renksiz, zevksiz bir futbol vardi sahada. Hali hazirda Sampiyonluk yarisinin icerisinde olmamalari heyecanin yarisini götürür iken hicbir takimin kendisine tam olarak güvenemeyisi de bir baska ayrintisi. Amma velakin bu futbol maci tam da ülke insanin özlemledigidir. mac sonrasi yayimlanan onlarca futbol programi yöneticisi bayram etmistir. Iste size yorumlayabileceginiz tonla olaylar serisi. Buyrun bir haftadan önce bitmez bu isin geyigi.

Seviyorsunuz ve bu gizli hayranliginizin karsiligini da futbol yerine aliyorsunuz. Suraya su futbolcu cok ayip etti, bu haksizdi yazsam milyon tane yorum gelir ama güzel bir macin yorumu olsa kimseden ses cikmaz, üstün körü söyle bir okunulur gider.. Toplamda istenilen budur. O psikolojiyi ve enerjiyi saha icerisinde hemen herkes kendi cikarina da kullanma arzusu icerisindedir. Sorunlarin merkezine Sabri ya da Emre Belezoglunu, Semih'i yerlestirmek isin kolayina kacmaktir. Sabri de Emre de Semih de Arda da su durumda etkin degil edilgendir. Onlar kendilerinden beklenilen rolleri saha icerisinde uygulamaya calisan insanlardir. Cunku siz o sekilde istiyorsunuz ya da ortlalamamiz budur.

Bakin Arda'ya.. Efektifligi, futbolda etkinligi ne kadardir hic kimse tarafindan sorgulanmiyor. Aldigi vakit on topdan dokuzunu ezmesi karsiliginda kendinden gecercesine sahada kostugu ve mücadele ettigi vakit alkislaniyor ve 21 yasinda cok buyuk yetenek olabilecek iken calismasini cok baska yerlere dogru kaydirmasi nedeniyle her gecen gün etkinliginden ve verimliliginden cok sey kaybeder iken kimsenin sesi cikmiyor. O da niye diger tarafini calistirsin ki ? Böyle bir sorun mu var, önemli olan ne kadar Galatasarayli oldugudur..

Sabri, o hareketleri yaptigi zaman ya da Galatasaray formasini yere serip üzerine iman ettigi vakit sabaha kadar sacmalasa dahi her daim seyircilerin en güzel yerine oturmayacak midir ? Sadece bugün Emre ile dalastigi icin kac Galatasaraylinin sevgilisi olmustur düsündük mü hic ?

Oyunculara bakmayin. Hangi takimin oyuncusu oldugunun hicbir önemi yok. Birbirimizden farkimiz yok. Mesele Fenerbahce-Galatasaray farkliligindan ziyade ülke seyircisinin ortalamasinin futbola ve futbolcuya bakisinin ayniliginda yatar..

Söyle bir ekleme de yapmak isterim. O tribünün cökme tehlikesi eger su an yasadigim ülkede yasansaydi iki hafta boyunca bu tehlikenin olasi sonuclarinin disinda hickimse futbol filan konusmazdi. "allah korusun ya cökseydi" geyiginin disina cikilmayacaktir.. Ve bir gün korumayacaktir Allah, neden korusun, akil fikir vermis size..

10 yorum:

Murat dedi ki...

bu maçtan daha iyi bir yazı çıkamazdı.

alperensaylar dedi ki...

herkes hak ettiğini alıyor. bir insanı futboldan soğutmak için kendisine son 3 sezonda oynanan 3 derbi maçını verin, daha da futbol demez:)

Noat Samisa dedi ki...

''Suraya su futbolcu cok ayip etti, bu haksizdi yazsam milyon tane yorum gelir ama güzel bir macin yorumu olsa kimseden ses cikmaz, üstün körü söyle bir okunulur gider...''

Aynen budur işte.Buna son dönemde blogların dahi meylettiğini görmek burukluk yaratmıştır bende.Sözüm tabii meclisten dışarıdır.Reyting yapan hit almaya devam ettikçe sürecektir, düzen bunu gerektirir.Hani belki bu maçla alakalı değil ama reyting denen canavara malzeme o kadar çok ki.Bu maçta bile Tv'de hakeme sallayanı, onu bunu suçlu göstereni ki ''bize tezgah kuruldu'' diyen bir başkan da vardır bunların içinde, ne kadar çok saçmalar iseler o denli prim yapmaktadırlar.Ben de dakika 30 falan, kafamda maçı oynuyorum.Bir öngörüde bulundum o dakikalar, bunu maçın ilerleyişne dair argüman olarak kullanabilirim: Galatasaray'da fizik zaafiyet aşırı boyutlarda, Kewell'ın en geç 60'ta, Arda'nın da 70'te iptal olması olası.O dakikaya kadar oyun dengede giderse Fenerbahçe şanslı olur falan, lakin Aragones'in hamle şansı yoktu vs...Bence bu bir nedendir maçın skoruna dair.Bülent Korkmaz da 90'da Nonda'yı almıştır oyuna, nedir bunun mantığı?Ama öyle bir psikozdur ki yaşanılan, kendim bile maça dair şu düşüncemin doğru olmadığına inandım.Benzer bir psikoz yıllardır yöneticileri derbi önceleri ve sonraları mikser temalı kavgalara tutuşturuyordu, taraftar gazlanıyordu ki ''bol sulu pet şişe derbisi'' kavramı da buna örnek olabilir, geldiğimiz noktada yazın 1 ay aynı odayı paylaşan, iki hafta önce şakalaşan futbolcular birbirini yumrukladı.Şimdi biz ne yapalım?Hakem ve kavgada kim haklı'yı tartışmayacağımıza göre oturup futbolu mu tartışalım ki onun da süresi maksimum 15 dakika olur bu maçta?Ben cuma günü İzmit'e, deplasmana gitmişim; Beşiktaş'a dair içimde hiç olmadığı kadar bir heyecan var lakin bu gece hepsi çöp oldu.Bu ülkede futbolun lokomotifi maçta bu kadar futbol oynanmıştır arkadaş, sonu da bu şekilde bitmiştir.Futbola ihtiyacı olan adam ne yapsın şimdi?Kusura bakmayın, Middlesbrough'nun taktik düzeni bana daha sempatik gelmektedir.Ya da en yakından Kasımpaşaspor'un saçma puan kayıpları da gayet futboldur, ama bu değildir.

Borges dedi ki...

Asaylar'in söylemi cok yerinde olmaya basladi, üc derbi yetecektir futbolun disina dogru kayilmasina.

Su zaman icin bu derbinin disinda bir yerde olmak icin can atiyorum ama sanirim cok zor..

"Aynen budur işte.Buna son dönemde blogların dahi meylettiğini görmek burukluk yaratmıştır bende."

Ben de buna katiliyorum iste. Futbol bloglari da popülerlestigi vakit ortalamaya dogru hizla kayip gitmektedir. Buna zamaninda cayini cok sevdigim kafenin is yapmaya baslamasiyla müziklerini gelen cogunluga göre degistirmesi ya da Eksi Sözlügün zamanla ortalamaya oturmasi gibi bakilabilir. Kolay tüketilecek üretimlere dogru büyük bir kitle tarafindan itekleniyoruz. Su yaptigim basit mac yorumu sonrasi dahi garip yorumlar geliyor, tek tek hepsinle ugrasirsam misal girmek istedigim posta zamanim kalmaz.

Mesele ortalamanin her daim kosullari bicimlendiren ana etmen oldugunu görmezden gelmemizdir sanirim. Sadece yönetici ya da futbolcu etkisi olarak bakamiyorum. Eger ki bugünkü kavga Sabri-Emre Belezoglu-Lugano ve hatta Volkan Demirel arasinda devam etseydi daha cok futbolcularin karakterleri üzerine bir tartisma olabilirdi ve fakat..


Emre Asik-Semih-Arda Turan gibi aslinda bu gibi provakasyonlara ayak uydurmayan genelde her seye ragmen efendiligi ile yer etmis futbolcularin dahi bu noktaya gelmesinde ben her seyi yönlendiren ortalama seyircinin ülke fubtoluna katkisi derim. Bilinclendirme temelden yapilmalidir. Bu gibi hal ve davranislar senin benim disinda bir cogunluk tarafindan garipsendigi takdirde tekrari olmayacaktir ya da anlamsizligi dile getirilip bir dahaki maca baska türlü olmasi yolunda atilim olacaktir.

Ama su kesindir ki Sabri bugün buyuk bir cogunlugun alkisini almis durumdadir, show must go on.. Yönetilcilerin de durumu futbolculardan farkli degil sadece yasini basini almis adamlarin gaza kolay gelebilen "Komik" yapisi ve toplamda bir dönemin ortalama seyircisinden cok farkli olmayan karakterleridir, klup adi ya da baskan ismi cok da önemli rol oynamiyor.

Reyting, ya da ilgili insanlarin ortalamasi.. BU ortalamanin ayni zamanda isteklerinin oyuncular-yöneticiler üzerinde baskisi.. Bu sekilde verilen kararlarin ortalamayi büyütmesi zinciridir .. Dolayisla iste tam da bu yüzden dik basli almanlara ihtiyacimiz var sanirim. Baska türlü gelisim cok zor.. Ama artik o kesim öyle büyümüstür ki kim gelirse gelsin onu da yiyecektir ve bugüne dönüsecektir ortam..

Hepsini gectim sunu farkettim: bugün ben bloglara bakmak, yorumlari okumak istemedim belki de ilk defa.. BU da dönüsümün farkindaligi acisindan benim icin aci olmustur, Futbol Bloglarinin cogunlugu da tepki koyup buraya gelen ortalama basinin cok da ötesinde-berisinde degildir artik..

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Milliyet gazetesinin manseti su mac ile ilgili:

"Muhtesem derbi nefesleri kesti."

Muhtesem derbi? Hangi muhtesem? Ilk 20 dakikada GS'nin 3-4 pozisyona girip sonra iki tarafin da birbirlerinin sinirlerine oynadigi derbi mi muhtesem?

Nefesler kesildi? Bu bir boks maci olsa nefesler kesilirdi mesela, keza Arda'nin krosesi Semih'in tam suratina geldi: net 2 puan.

Maci izledigim arkadaslardan biri "niye ayiriyorsunuz olm, birakin Sabri kirsin Emre'nin agzini burnunu" dedi. Bu adam demografik olarak Turkiye'nin en egitimli kesimine mensup.

Su mactan sonra herhangi bir yonetici cikip "Takimimiz bu kadar gerilmemeliydi, futbolcularimiza gereken uyarilari yapacagiz, sert cezalar verecegiz, yasanan olaylardan dolayi ozur dileriz" deseydi, o yoneticiye altin silt yollardim ben. Demedi. Derse haksiz olacak cunku.

Peki ne yapildi yerine? "Planli tezgah var, iki takim da yarisin disina itildi" dedi. Boylece demagojisini yapti, olayi cikartmasina karsin mazlum edebiyatina yatti, taraftarina gazi verdi, "Biz buyuguz" dedi kendince. Alkislandi da, eksisozluk'te okuyabilirsiniz kimlerin alkisladigini.

Su olay Turk futbolu icin bir milat olabilirdi, "amansiz ol" palavrasinin bilincaltimiza yolladigi mesaj desilebilirdi, ciddi tartismalara yapilabilirdi. Olmadi, olmayacak da.

Her Turk asker dogar, polis adam dovuyorsa haklidir, bir cakacagim agzinin ortasina oturacak nosyonlariyla yetisen bir millete de bu yakisir zaten. Kendimize yakisani giyiyoruz iste, alan razi satan razi.

çağrı dedi ki...

Bu kadar olaylı bir derbi dünyanın her yerinde reyting yapardı ama satmazdı bir daha.Kabul görmezdi.
Tayyip Erdoğan'ın Davos çıkışını(doğrudur yanlıştır o değil bahsettiğim) sırf şiddet ve öfke unsuru var diye benimseyenler ve gaza gelip hobareyy hobareeey çekenlerin çoğunlukta olduğu bir ülkeden bahsediyoruz.Bu yerleşmiş şiddet kültürünün kaynağını ben bulamıyorum bulan beri gelsin.Belki de çok basittir cevap.

Borges dedi ki...

Shelby: Ayni noktaya geliyoruz.. Yönetici kesimi her seye ragmen belirleyen kriterler arasinda taraftarlar oldugunu düsünürsek ve bu insanlara sirin gözülmek adina yapilan soytarliklara da sasirmamak gerekir.. Eminim ki dogruyu biraz olsun düsününce herkes görüyordur lakin uygulama noktasinda her seye ragmen dogru adimi atacak yönetici, televizyon yorumcusu,spor yazari bulmak cok da kolay degil. Zira aslinda ülke futbolunun gelisimi ve futbol disi konular cok fazla insani ilgilendirmiyor, herkes bu isin bir parcasi olarak kendisine bir rol biciyor, devrimci bir acilim yok, olmasi da mümkün degil..

Ancak ve ancak belirli bir basariyi yakalamis insanlarin sahip oldugu futbol kredisi ile daha insani, daha uygar daha futbol kokan acilimlar icerisinde olacaktir. Genelde yapilan günü kurtarma operasyonudur.

Adnan Polat, devre arasinda son derece iyi niyetli aciklamalar yapti. Hakemlerin hatalari sonucu birden tersine cevirdi. Tam o noktada hakki yenmis iken dahi "hakemlerin arkasindayiz" gibi bir tavri olabilirdi, olmasi gerekiyordu ama akabinde bir hata sonrasi "hakemlere disini gciremiyor, Koca Galatzasaraya baskanlik edecek capta degil" diye hemen asagi indirmeler baslayacakti. Polat, bunu dusunmüstür degil ama su gercek ki: Bu davranislari sergileyen insanlar yönetici koltugunda oturabiliyor. "Her seye ragmen hakemlerin arkasinda olabilen, cok konuda taraftar ile ters düsmeyi göze alabilen insanlar henüz piyasada degil ve olmasi da mümkün gözükmüyor pek..

Tüm bunlarin isiginda yapilmasi gereken ortalama seyircinin gelisimini saglamaktir. Ve cok iyi görüyorum ki azinlikta kalan güzel insanlar ortalamayi etkileyecegi yerde daha cok ortalamayi besleyen unsur olarak yeniden bicimleniyorlar..

Is cok zor..

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Elimde yetki olsa tum Turk vatandaslarina zorunlu askerlik hizmeti yerine zorunlu yurtdisi seyahati koyarim. Ufuk acip gelirler. Benim ideal cozum onerim bu. Ama yurtdisina gidince oradaki Turklerle takilmalari da yasak tabii kisa donemde.

Cagri Davos olayina deginmis. COk basarili bir analoji. Baykal, Bahceli gibi "kanimi kessen muhalefet akar" adamlari dahi bu cikisi benimsedi. Halk benimsedi cunku bu cikisi. Olay burada bitiyor.

Milliyet Gazetesi "Ezeli rekabette yakismayan hareketler" diye manset atsa ne kaybederdi? Insanlar Milliyet okumayi mi birakirlardi? Hayir. Ama bu isine geliyor yayin yonetmeninin; keza siddetten, karsitliktan beslenen bir ulusal kultur var su ulkede. Deklare ettigim fikirlerimden dolayi libos, Fetocu ve Allahsiz olarak etiketlendim memlekete son gidisimde. Sizofren olmamak isten bile degil.

Back to square one. Herkes yurtdisina gidip tabularini zedelemeli. Ya da 100 yila falan bir evrim gecirebiliriz reformist hareketler sayesinde. Ya da biz burada "aylak bakkal"lar olarak birbirimize dert anlatiriz, sonra bize "Olm Arda hakliydi, Semih'i silkelediler ama, Lugano gibi formasina asik adam gormedim" derler.

Realizm ile pesimizm arasinda fark kalmadiysa orada soz biter. Cok yakiniz o noktaya.

Aslinda Sivasspor'un sampiyon olmasi bile su ulkede birkac seyi degistirebilir, ama Sivasspor'un yoneticileri ve teknik direktoru bana bu umudu hic ama hic vermiyor.

Fabio Luciano dedi ki...

yazıyı dün gece okudum şöyle güzel bir yorum yazacaktım kelimeleri toparlayamadım.bi zahmet borges'ciğim kendi kendine şöyle güzel methiyeler düzermisin?hani güzel bir iş yaptığında kendine aferin koçum sen busun filan diyosun ya onun gibi bişey olsun lütfen.

Sade dedi ki...

Türkiye'nin en büyük iki kulubunun bunlar olmasına üzüldüm. Oyunculardan utandım. Futbol terörü resmen! Acı gerçekten çok acı.