21 Ocak 2011

Adnan Polat'ın Geç Kalan Kükremesi.!



Öncelikle Adnan Polat, ilk defa bugün olması gerektiği gibi davrandı. Bu şekilde onu buraya bu noktaya "haklı tepkiler" getirmiştir. Kendisine karşı oluşan protestoların içeriğine baktığınız vakit birbirlerinden oldukça farklı kesimin hemen hemen aynı söylemler içerisinde bulunduğunu görebilirsiniz. Kabul etmekte zorlansa da büyük bir hata yapmıştır. Bu altını çizmek gerekirse bir "Liderlik" hatasıdır. Her ne kadar futbol ve idari yönetim ile ilişkilendirilse de aslında hepsinin dışında Galatasaray kulubünün liderinin sahip olması gereken vasıflarıyla alakalıdır. Aynı şekilde Özhan Canaydın da bu konuda kusurluydu.

Bugün her ne kadar iktidar ve en çok da en şiddetli tepkiyi görmesi gereken Toki Başkan'ına biraz cılız bir ses çıkartsa da toplamda "olması gerektiği gibi " kükremiştir. Bu yüksek ihtimal taraftarları mutlu etmiştir zira bir futbol klubüne taraftar olarak diğerlerinden daha fazla bağımlı olan insanların tüm bu bağlılığın içerisinde yatan "biz en iyisiz, güçlüyüz" söylemidir nerden bakarsanız bakın.. Dolayısla böyle bir niyet ile orada olduğu bilinen insanların başta Toki Başkanı ve sonrasında Başbakan'ın söylemleri karşısında hissedilen ezilmişlik duygusunu derinleştirmek yerine tamir etmeliydi. Geç kaldı, çok da doğru olarak eleştirildi. Bunu başaramadığınız ölçüde klubün içerisindeki idari işlerde görev alabilirsiniz ama asla ve asla bir Lider ve Galatasaray klubünün başkanı olamazsınız.

"Provakatör derken Protestocuları demişim yorgundum ben çok "

İnandırıcı gelmediği gibi tüm bu açıklamaların aslında yuhalayan kesime yönelik çıkarımı olduğu her halinden belliydi. Yalan yok, kıvırmaya çalıştı. Bugün kendisi hakkında dahi protestonun hala ve inatla 300-500 kişi ile sınırlı olduğunu tasavvur edebiliyor. Dolayısla o gün Arenada olan bitenin doğru analizini bugün dahi yapabildiğini sanmıyorum. Bir Galatasaraylının Toki başkanının konuşması esnasında nasıl ezildiğini ve daha da önemlisi sonrasında beklediği o başkan kükremesinin yerine kendi taraftarlarını hedef alan açıklamaları karşısındaki nasıl bir hayal kırıklığı yaşadığını kendiliğinden değil verilen haklı tepkiler sonrası bugün "biraz" algılayabilmiştir. Zira..

TOKİ başkanının özürü artık geçerli değildir. İnatla ve ısrarla o konumda bulunan insanın yaptığı konuşmanın densizliği yerine konuşmayı yapan şahsın Galatasaraylılığı ile affettirilme çabası içerisinde. Daha aynı insan maçın çok sonrasında kimse bana özür dilemesin diyerek Galatasaray Başkanının deyim yerindeyse "pısırık" duruşu nedeniyle yaptığının ne olduğunun farkında bile değildi. Özür bekliyordu. Çaktırmadan bize satmaya çalıştığı düşünce odur ki Bürokrat kimliği özür dilemeye izin vermiyor ama özür bekleyebiliyor ilginç bir şekilde.

Ve hatta şunu da ekleyeyim yeri gelmiş iken..

Burada yazılan ve feysbukta bine yakın insan tarafından paylaşılan blogun okur rekoru kırmasını sağlayan TT Arena ve Protesto yazısı öncesinde basının dahi olaya yaklaşımı daha çok Başbakan'ın mazlumluğuna ilişkin idi. Galatasaray siyasete malzeme edilmiş ve kazanılmış siyasi bir zafer vardı ortada. Gerek Twitter gerekse de diğer sosyal paylaşım alanlarındaki taraftar tepkisinin tepiklediği basından kalemler bir anda yön değiştirip TT Arena'nın içerisindeki Galatasaraylıların ezilmişliği ve Adnan Polat'ın bir Galatasaray klubüne asla yakışmayacak "pısırık" tepkisini işlemeye başladı. Maalasef Galatasaray başkanını kükretmek zorunda bırakan Adnan Polat'ın karakteri değil bu taraftarların elbirliğiyle harekete geçirdiği insanların eleştirileridir. Biz bu açıdan Uğur Meleke, Kanat Atkaya, Banu Yelkovan, Bağış Erten gibi pek çok eleştiri sahibine teşekkürü borç biliriz. Bu insanlardır dönüşümü sağlayan..

Başkan elbette Galatasaray'ın çıkarı uğruna hareket etmelidir ama takımın ruhu dediği taraftar kitlesini ezecek konuşmalar, hayal kırklığına uğratacak açıklamalar yaparsa başta da söylediğimiz gibi klubün içerisinde idari yönetim konusunda istediği her görevi alabilir ama başkan olamaz. Olmamalıdır.

50 bin Galatasaraylı bir yana Sabri Ugan'ın kesmeye çalıştığı o konuşmayı milyonlar dinlemiştir, geri dönüşümü olamaz. BirGün'deki yazının içerisinde bir benzetme ile belirtittiğim gibi TT Arena'da evinde Galatasaraylılar TOKİ başkanı tarafının sözleriyle manen tecavüze uğramıştır. Güner Ümit'in, Mehmet Ali Erbil'in Aleviler'e karşı yaptığı gafın ertesinde öyle başkana telefonda değil kameralar önünde özür dilemesine rağmen geri dönüşümü olmuş mudur ? Üstelik biz Aleviler 25 milyonuz bile diyemiyoruz.. Yapılan hataların arasındaki farktan ziyade bir cezası olması gerekliliği üzerinde durmak gerekir.

Taraftar desteğiyle başa gelmiştir Galatasaray başkanı. Yüzde 92'lik bir taraftar desteğiyle yönetimin başına geçtiğini belirten Adnan Polat aynı şekilde yüzde 92'lik bir kısmının istifasını isterse ne olacaktır peki ? Bizzat kendisinin seçtiği yönetimin içerisindeki insanlarını yaptığı kimi hatalardan dolayı istifasını isteyebiliyorsa eğer bizzat bizim(taraftarların) başa getirdiğimiz başkanın istifasını isteyebilme hakkımız yok mudur ? Ben taraftar istediği için geldim diyen adam taraftar istediği için de gidebilmelidir. TOKİ Başkanının sözleri bir özür ile affedildiği yerde Mehmet Helvacı'nın da eylemleri bir özür ile affedilmeli midir ? Siz de bilirsiniz ki SHİFT+DEL gibi geri dönüşümü olmayan hatalar söz konusudur bu hayatta.

Biz bir Stadyumu yapabilecek güçten yoksun gösterildik. Biz iktidarın gücü olmasaydı şöyle böyle kötü olacak diyerek günlük hayatına ters düşecek şekilde siyasi manevra yapmaya ve en basitinden sevmediğimiz bir adama minnet duymak zorunda kaldık. Biz Başkan tarafından aslında kendisinin dahi farkında olmadığı siyasi bir çıkarın nesnesi olduk. Kendi stadımızın açılış konuşmasında aşağılandık.. Bizlerin protesto ettiği yerde başkanımız çanak tuttu. Bunlar çok ağır yenilgilerdir ve görüyoruz ki Başkan çok fazla idari yönetim konusunda doğruları yapmış olsa da Galatasaraylılık ruhunu algılayabilecek konumdan bir hayli uzaklaşmıştır.

Bu arada gerçekten TOKİ Başkanının o konuşmayı yapma nedeni olarak elli bin kişi önünde heyecanlanmasına inanan oldu mu ? Elli bin GS'lıyı gören bir Galatasaraylı heyecanlanırsa sizce nasıl bir söylem içerisine girer ? Alsında bizzat bu konuşmayı yapanın Galatasaraylılığı size bir şey söylüyor mu ? Ben heyecanlanırım ve saçmalarım ama ne şekilde saçmalayacağımı da Galatasaraylılığım belirler.. Burada TOKİ başkanı saçmalamamıştır, bilinçli bir hamledir.

Adnan Polat'a bundan sonraki süreçte destek de olunur köstek de.. Bunlar insanların çok başka kriterlere göre bakıp değerlendireceği bir konudur. Lakin asla ve asla Taraftara karşı çok büyük bir hata yaptığını untmadan.. Bundan sonrasına "örnek" teşkil etmesi bakımından bu hatanın altı her zaman kalın kalın çizilmesi gerekir.

Son olarak GS, FB, BJK gibi milyonluk kuluplerin başında bulunan insanların buraya çok fazla emek harcadığını belirten ayrıntının üzerinde durmak istiyorum.

Yemiyoruz biz onu.. bilin.! On katı dahi emek verseniz, milyon avro zarar da etseniz böyle bir konumda olmak için yine varınzı yoğunuzu vereceğinizin farkındayız.

Bir ülkenin Başbakanı gibisiniz.. Ülkedeki büyük çoğunluğun istediği o muhteşem güce sahipsiniz. Bunun karşılığında verdiğiniz emek asla ve asla bu konumda olmanın getirdiği tatmini karşılamaz. Her zaman başkanı olduğunuz kulube borçlu olarak yaşayacaksınız.. Aziz Yıldırım da Adnan Polat ya da Yıldırım Demirören de bilsin ki "çok çalışıyoruz biz, ailemizden mahrum kalıyoruz" derken masal okuyorsunuz, herkes bunun farkında. Birileri Adnan Polat'a zamanında GS'ın çağrısına kulak asmamasını da sağlayan İstanbul Belediye Başkanı olmak için cebinden kaç para harcadığını lütfen sorsun.. Bir ara kendisi belirtmişti. Dolayısla ne kadar saat çalıştığınız kaç para harcadığınız değil nasıl bir Başkan olduğunuz mercek altına alınacaktır, biline.!

6 yorum:

mustafa.sayan dedi ki...

son olaylardan sonra eleştiriye uğrayan her kişi kendisini "bana galatasaraylılığı öğretmeyin" diye savunuyor...kendini savunmanın bu kadar ucuzu...suçu -yarım yamalak-kabullenirmiş gibi yapıp gslılıklarına toz kondurmuyo hiç biri...ya bayraktarın özrünü polat vasıtasıyla duymamıza ne demeli?...
adnan polat kıvırıyo şu an...ikinci başkanından gelen istifa talebi anlaşılan biraz düşünmeye itmiş kendini...ne kadar kıvırıp ne kadar kükrerse kükresin buradan dönüş yok artık...istifayla olmazsa önümüzdeki genel kurulda ipler kopacaktır diye düşünüyorum...

yfergin dedi ki...

Her zamanki gibi güzel yazmışsın yine,dediğin gibi Sayın Polat daha o günün analizini tam olarak yapmış değil. Hala 300 kişi stada sızmış falan diyor,görmedi mi,duymadı mı yaklaşık 40000 kişinin protestosunu?
Bizim ruhumuz taraftardır dedi ama sıcağı sıcağına resmen taraftarı sattı,kimse bana Galatasaraylılığı öğretemz dedi ama taraftarınkini sorguladı ve taraftarın büyük bölümünün güvenini en azından benim izlenimime göre kaybetmiş durumda ve bir daha da kolay kazanamayacağa benziyor.
Basın toplantısını transferlerin açıklandığı gün yapmasını biraz da taraftarı yatıştırmak istemesi olarak yorumlayabilir miyiz? Yoksa ben yanılıyor muyum? Sonuçta olayın üstünden bir hafta geçmiş ve ortada ciddi bir kriz var.
Ayrıca aralarında 2.Başkanı'nın da bulunduğu 3 yönetim kurulu üyesinin istifasını istedi eğer bu istifalar gerçekleşirse yönetimin 1 yılı dolmadan istifa edenlerin sayısı 5'e ulaşacak.Bu önemli bir ayrıntı değil midir?

onur dedi ki...

Taraftarını satan başkan'ı da, takımını satan bakan'ı da, yalancı başbakan'ı da, küfürbaz bürokrat'ı da içime sindiremiyorum...

SŞB dedi ki...

özetle ve geleceğe ilişkin birinin yorumu olacaktı aklımda...
burası türkiye, her şey olursunuz ama rezil olamazsınız. (eyvallah murathan mungan)

SŞB dedi ki...

özetle ve geleceğe ilişkin birinin yorumu olacaktı aklımda...
burası türkiye, her şey olursunuz ama rezil olamazsınız. (eyvallah murathan mungan)

Adam dedi ki...

Türkiye'de bilinmesi gereken 2 gerçek var :
1) Taraftar dönektir, balık hafızalıdır. Tepkileri tamamen sportif başarıya endekslidir. İstisnalar var tabii ancak onlar da ezici çoğunluğun içinde kaybolur. Bu durum bütün taraftar grupları için geçerlidir, GS-FB-BJK farketmez. GS şampiyonluk potasına girsin, Polat'a saydıranların sesleri kaybolur bir anda.

2) Türkiye'de futbol ve siyaset iç içedir. Siyasi otoriteyle (ideolojiden bağımsız olarak) iyi geçinemeyen spor kulübü yaşayamaz. Geçmişte büyük kulüpler siyasi otoriteleri kullanarak diğerlerine karşı haksız rekabet etmişlerdir. Üç büyük kulübümüzde de sayısız örnekleri vardır bunun. Bugün de GS'nin bedavaya stat sahibi olması gayet normaldir.

Şimdi kalkıp da vay efendim camianın gücü vs.. geyikleri yapmak yersiz. Taraftar grupları abartıldığı kadar güçlü değildir. 5-6 sene öncesini hatırlamakta fayda var. Kulübün kapılarına haciz memurları dayandığında, resmen sadaka ister gibi yardım kampanyaları yapıldığında neredeydi "Büyük Galatasaraylılar" ?

Ezeli rakibimde başkanlığını en istemediğim adamlardan biridir Adnan Polat. Sportif başarısızlığı bir kenarı bırakırsak toplamda başarılı olduğu söylenebilir.