19 Haziran 2008

Sikici Uzun Futbol Yazisi


Fatih Terim, cokca zaman söyledigimiz ve yabanci basininin da artik diline yerlestirdigi üzere takimi iyi motive eden bir adam. Teknik ve taktik acisindan tüm ülke ve ayni zamanda yabanci basin tarafindan tuhaf karsilaniyor. Bilic bugün Türkiye milli takiminin sistemi yok, ne zaman ne yapacagini bilemiyoruz diyor. Bunun da turnuva öncesi Tuncay Sanli'nin belirttigi gibi ülke milli takiminin en önemli gücü oldugunu biliyoruz.

ve fakat Almanya ?

2006 Dünya kupasi beklentilerin de üzerinde bir futbol gösterisi ile bitti Almanya icin. Kenarda daha futbolculuktan yeni emekli olmus Klinsmann'in heyecani sardi tüm ülkeyi. Taktigi filan kimsenin önemsedigi yoktu, bunun icin Löw kenarda bekliyordu zaten. Velakin takimi ve hatta ülkeyi öyle bir motive etti ki sadece geride Klinsi kaldi tüm bu turnuvadan.. Bugün bana anlamsiz gelen "Odonkor, Lehmann, Neuville" secimlerini elestiriyorum. Aslinda bu sadece Löw'ün inadi ve secimleri. O zamanda yüksek ihtimal Löw kurmustu kadroyu. ama iste "Danke Klinsi" tisörtleri ile insanlar sokaga cikti. bir bakima onlar da kendi Fatih Terim'ini bulmustu artik..

Almanya milli takim düzeyinde de türkiyelesme icerisinde. Polonya karsisinda oynadigi futbol ile Hirvatistan karsisinda oynanan oyunun bir benzerligi yok. Rakiplerin farkliligindan ziyade oyuncularin sahadaki duruslari arasindaki bezerlikten bahsediyorum. Varolan kadronun potansiyel gücü tartisilmaz. Tek tek her oyuncuyu bugün turnuvanin en iyi takiminin oyunculari ile karsilastiririm.. Hicbir zaman birisi digerine bariz bir fark atamaz. Almanyanin varolan gücünden bihaber olanlar, yüksek ihtimal Bundesligaya uzak kalmis futbolseverlerdir. Zira Ballack haric (digerleri takiminda bütün sene yatmis Metzelder/Lehmann) hemen hepsi Almanyada futbol yasantisini sürdürüyor. Bundesliga izlemeyen bir insan hangi futbolcunun hangi degerde oldugunu Bayern Munih'in UEFA kupasinda oynadigi maclarin özetlerini seyrederek pek bilemez.. Yalniz potansiyel olarak elde bulunan güc ile sahada bunun islerlik kazanmasi arasindaki fark cok buyuk. Bu yüzden üzerinde durulan nokta "Motivator" oyuncu/teknik adamlardir ve malasef Löw bunlarin icerisine dahil olmak icin kicini basini yirtsa da ancak tribün cezasi ile son bulur cabasi.. Oysa o isi bilen sakin adam kivaminda olmaliydi kenarda.


Gecmise soyle bir bakarsak eger: Kucuk Hakan, Ergün Pembe,Suat Kaya,Okan Buruk,Capone,Arif Erdem,Ümit Davala.. Bu kadro Galatasarayin önüne geleni Türkiyede/Avrupada dagittigi zamanin kadrosunun önemli bir bölümü ve basindaki teknik adam da Fatih Terim. Cok kaba bir genelleme icerisinde savasan ve prese bogan oyun yapisi disinda Terim'in klise 4-4-2 oyun sistemine getirdigi bir yenilik yoktu. Velakin Genclerbirliginde kalsa hic kimsenin adini-sanini almayacagi Ergün Pembe, kazara transfer edilmese, Karabükte kalsa ortalama bir sol kanat olarak yasamini sürdürecek olan Kucuk Hakan, Diyarbakir ya da Istanbulsporda dahi oynarken yildiz olamamis Ümit Davala, Transfer edesiye kadar ülkesi haricinde hicbir futbolseverin tanimadigi Capone Fatih Terim Karakteri ve Hagi ile beraber oynama duygusunun üzerine üst düzey maclarin futbolcuya fazladan kazandirdigi motivasyon ile bambaska bir futbolcular olmustur. Okan Buruk, ayagi kirilmadan önce TSYD kupasinda yaptigi calim showlardan sonra yetenek olarak addedildi. Ama en iyi zamanlarinda bugün Arda Turan'in oynadigi futbol gibi yetenegi ile degil varolan teknik kapasitesinin yanina sikistirdigi savasci kimligi ya da deli danalar gibi kosup her yerde biterek orta sahaya katki sagladigi icin yildiz oldu takimda. Son dönemlerinde Okan Buruk, Emre-Hagi gibi yetenekli bir futbolcu olarak degil, caliskan ve savasci bir oyuncu olarak anildi. Bu acidan baktigimiz vakit potansiyel olarak elde bulunan gücün de üzerine cikilmistir. Bunun üzerine Hagi,Popescu sikistirilmistir. Misal o dönemde Galatasaray takiminda oynayan Brezilyali Marcio yetenek acisindan digerlerinden daha iyi olmasina ragmen pek fazla forma sansi bulamamistir. Bu oyuncular ile basariya giden yolun anahtari teknik-taktik degil, basarili bir yönetim bicimidir.

Bugün Portekiz-Almanya karsilasmasi var. Ben aylardir Almanya-Türkiye yari veya ceyrek finali hayalini kurardim. Daha da güzeli her daim yari finaldir. Dolayisla bugün Almanyanin yenmesi icin ekran karsisina gececegim. Bugüne kadar oynadigi futbola baktigimiz vakit Portekiz milli takimi daha agir basiyor. Ben Löw'ün beceremedigi agresif oyun yapisi ve motivasyonu Yari Finale cikma duygusunun bir maca bagli olmasi gerceginin sahada kendisini hissettirip varolan potansiyelin Portekiz karsisinda aciga cikaracagini düsünüyorum. Ki Almanya potansiyelinin de üzerinde degil varolani sahada göstermesi gereken takimdir. Fazlasina simdilik ihtiyaci yoktur.

Bu konu ile ilgili mailler aliyorum. tek tek hepsini cevapliyorum yalniz lütfen biraz daha iyi okuyup mail atarsaniz daha yararli iletisim saglayabiliriz. Futbola dair herhangi bir etkenin baskin gücünden bahsederken digerlerini yoksayiyormusum gibi yorumlar garip oluyor. her seyden önce futbolcu diyoruz, ortalama performans olarak yüzde 55 diye belirtiyoruz.. Sadece motivasyonun takima olan etkisi, dogru taktik ile sahaya cikarilmanin etkisinden daha fazla olacagini belirttik. Yüzde 55'i yüzde 75 yapabilirsiniz iyi bir teknik adamsaniz.. Takimi iyi motive edebiliyorsaniz bunu yüzde yüz yirmi yapabilme imkaniniz vardir. Yanlis taktigin dezavantajini dahi silebilirsiniz baska acidan.. Tüm bunlar da iki takimin varolan potansiyel gücünün isiginda yorumlaniyor. Mersin Belediyesi ile Arsenal mac yapinca "motivasyonu" olan belediye kazanir gibi bir degerlendirme yapmis degilim. Tüm bu yorumlarim futbolcunun yapabilecekleri ile yaptiklari arasindaki farkin inanilmaz büyük olmasindan dolayi kaynaklandigini belirteyim.

Her gün mac yapar iken bir gün delicesine asik oldugunuz kizin sizi izlemeye geldiginizi düsünün. bu da Hagi'nin ya da Roberto Carlos'un takima transferi sonrasi oyuncularin degisen performans cizelgesi ile kurulan analojik bir denklemdir. Cok sevdiginiz bir insandan "aferin" alma duygusu da keza hoca-oyuncu iliskisine dair bir cikarimdir. Bunlar türk futbolculari icin oldukca önemlidir.


Özellikle Ülkede Amatör bakis acisi yerini korur iken kimi hocalar gizlenmis olan gücü karakteri ile ortaya cikartabilir.. Terim iyi bir taktisyen degildir, yer yer dogrulari yapsa da toplamda kanatim budur. Bunun yaninda futbolcudan iyi verim alabilen bir hocadir. Bu dahi onun kosullarina baglidir. Eksi Sözlükte Fatih Terim üzerine bir yazi yazmistim. Orada Sükür ve Terim kiyasi vardir. Sükür. sürekli olarak elestirilip hor görüldügü icin kendi adina her daim motivasyona sahip idi. Baska acidan Terim, havalara ucurulup yere basmadigi zaman diliminde futbolcuya etki eden motivasyonundan mahrum kalmistir. Bu yüzden bu ülke aslinda terimi delicesine elestirip onu baski altina alarak baska acidan hocanin oyunculara daha fazla temas etmesini saglayarak onun en iyi oldugu alanin yaraticisi oluyorlar. Galatasaraya ikinci kez geldiginde kimseye ispatlayacagi bir sey kalmamisti, bu da onun sonuydu. Zira elinde sadece taktik kalmisti. Yani elinde kala kala savasci oyuncu secimi kalmisti ki buna uyup Felipe gibi bir adami harcadi, futbol adina hak getire bir oyun sergiledi.. Sükür, Terim'in rahatligina hicbir zaman ulasamadi bu ülkede. Bu yüzden de 38 yasinda hala kendisini ispat etmek isteyen bir adam olarak sahada 20 yasindaki velet kadar kostu, didindi..


Yalniz artik herkes motive olmus durumda. Ceyrek-Final, Yari Final ve Final maclari icin kimsenin kimseyi motive etmesine gerek yok. Bu yüzden takimlar arasindaki fark, taktik ve diger unsurlar tekrardan konuya dahil edilmistir.

*isimsiz yorumlari konu disi ettik. Ciddiyetsiz her türlü iletisim denemesi sonucsuz kalacaktir. Ciddiye aldiracak ölcüde konu ile ilgili degilseniz yorum yapmayin. Ben kimseden yorum filan beklemiyorum. Euro 2008 sonrasi zaten vuracagiz kiliti üc dört ayligina. O zamana kadar lütfen biraz daha "anlamli" seyler icin caba harcayin.

Hiç yorum yok: