3 Nisan 2009

Yazmak Üzerine.!



yazılan, geceleyin, deli bir anı yaşarken, "ah, şu anda bunları kaleme alabilseydim,"
dedikten sonra gelen hevesin yağmaladığı düşlem kırıntılarından arda kalanların
gündüz satışa sunulmuş halidir.
yazılan, asla yaşanan değildir.
yaşanan, o andır. yazıldığı anda, o an geçmiştir.
yaşanan o an ile yazılanın zaman boyutları aynı değildir.
o an yazılana geçemez.
yazılan, yaşananın bir izdüşümüdür, ondan ipuçları taşır.
yazılan, yaşananın kitabesidir.

yaşanan gelir önce, sonra yazılır.
tersini söyleyen de vardır. mümkündür.
tersi, düşlemi gerçek sanmaktır.
tüm zaman ve mekanları ben'e hapsetmektir.
ben, düşleme dar gelir.
öyle düşlemden ben'e yar olmaz.
öyle olursa, yaşanan yazılanın kitabesi olur.

okuyan, kitabeyi okur.
yazan, bunu yaşadığından ancak öyle emin olur.

yazman, bu yüzden trajiktir.

yazan, yazmakla yeniden yaşayamaz yaşadıklarını.
yaşananı yazmaya çalışırken yazan, düşleme yelken açar.
düşlem onu yaşamayı göze alanı çok sever. bırakmaz.
yazan, düşleme girmekten hoşnuttur, ister, çok da korkar.
bir başka bedenle birleşmek gibidir de ondan.
böyle çoğalır, çoğaldıkça birleşir kendisiyle, bütünleşir.

ben'e hapsolmadan yaşanmazsa düşlem, karabasan olur.
yazan, düşleminde düşer, düşer.
böyle parçalanır, parçalandıkça yiter gider.
yazan, düşlemde yitip gitmeyi sever.
o düşlemde yaşadığını sanır.
sanmak onun yaşantısı olur.
olmak,
yazdıklarıyla
yaşadıkları arasına sıkıştığından,
yoktur.

zaman boyutlarını örtüştürmeye,
zaman oklarını kesiştirmeye umarsızca çalışır.
bu yazanı trajik kılar.
yazılan, trajik olmayabilir.
olabilir, ama öyle olmayabilir.

yazmak, bu yüzden, traji-komiktir.

elde kalan boş bir saman kağıdını
doldurmak kolaydır.

zor olan, dolu bir saman kağıdını
gecenin bir deli vakti yaşamaktır.

yaşanan, ancak böyle ölümsüzleşir.
zaman, ancak böyle yakılır.
ölüm, ancak böyle yaşanır.

yazmak, bu yüzden...

Yusuf Eradam

9 yorum:

Alper Öcal dedi ki...

Senaryo yazıyordum, hevesim kaçtı.

Hayal kuracaktım, uykum kaçtı.

Borges dedi ki...

:)

Ben bunu yasadim iddiasini tasimadigin sürece sorun yok Alper:)

Alper Öcal dedi ki...

O zaman şizofren oluyoruz zaten Orhan.

İnsanevladı böyle bir seçime zorlanmamalı.

Hayatımı kararttın Yusuf Eradam. Yazman yasaklanmalı :)

Alper Öcal dedi ki...

Post resmi süper bu arada, belirtmeden geçemeyceğim.

Borges dedi ki...

;)

Ben bu yazidan sonra -2003'de filan karsilasmisimdir- uzunca bir süre düsündüm, gercekten insan yazarken yasadigina ne kadar bagli kaliyor ? baska acidan bagli kalsa dahi gercekten o ani bir daha yasayabilir mi ? Yani ben yasanip bitmis bir olaya sabah baska, aksam cok baska bakabiliyor iken tam o ani nasil yaziya dökebilirim ki ? Aklimda kalan sadece yasantidan geriye kalan izdüsümünden öte bir sey degil midir ? Insanoglu yasadigini yazabilir mi ?

Sagolasin Alper;) O yazmamali belki ama sen kesinlikle yazmalisin derim ben :)

varol döken dedi ki...

hepsinden önce sartre vardı:

"yazmakla yaşamak arasında bir karar vermelisin"

Borges dedi ki...

Inanirim ki Yusuf Eradam ile benim bu yazi üzerinden cikardigimiz sonuc cok farklidir. Burada biraz da yasamak ile yazmak arasindaki farkin niteligi üzerinde duruluyor.

Oysa ben ilk paragraflari baz alarak insanin yasadiginin yazabilmesinin imkanliligini biraz da felsefi düzlemde ele aliyorum. On gün ce yasanilanin oldugu gibi yaziya dökülmesinin imkansizligini dile getiriyorum. Yasanilan an, gecmistir yazdigin an ise bir zaman sonra, yasadigin zamana, simdiki zamandan bakmaktir. Yasadigini degil, simdiki zaman ile yazdigin zaman arasinda kurulan iliskinin bir sonucudur kagida" bunlari yasadim ben" diye döktüklerin..

Bir kilo sekerin maddenin kendi icerisinde sürekli deviniminden dolayi hicbir zaman aslinda bir kilo seker olmadigini iddia edip formel mantigi yerle bir etme sevdasinda diyalektigin güttügü mantik ile hemen hemen aynidir aslinda ama anlasilmasi sanirim biraz zor.. Yani bu yaziyi koydum buraya ileride sik sik bakiniz vermek amaciyla..

Ha bir de.. elbette Sarte;)

varol döken dedi ki...

hayat hiçbir zaman güzel değildir, güzel olan hayat üzerine yapılmış betimlemelerdir diye noktanın kralını koymuş schopenhauer...

ama bak ben koymadım nokta, bu yüzden 3 noktalı yazıyorum biraz da... yazı yaşama nokta koyma sevdası içinde oldukça sakil duracaktır, bu yüzden büyük yazar ile büyük kitap ayrımı yaparım ben...

yusuf eradam elbette haklıdır ama o da nokta koyma kaygısıyla yazmıştır, o kağıdı yakmak için değil o kağıdı yakmanın ne kadar güzel bir betimleme olduğunu anlatmak için...

yazmasaydım delirirdim ama delirsem de yazamazdım, bu paradokstan çıkabilen bir yazar da daha tanımadım...

:)

Borges dedi ki...

;)

Schopenhauer alintisi ve hepsi aslinda zamaninda deyim yerindeyse gicik kaptigimiz postmodern bir söylemin icerisine oturuyor. Tek bir hakikat yoktur. Gercek, bilgi onu kazandigimiz kosullara baglidir diye devam eder..

Yasanilip bitmis olan, Eradam'in kötü niyetiyle piyasaya sürecegimiz yasanilmislik zamana göre farklilasabiliyor ve hepsinden önemlisi o anki bakisina göre yeni bir bicim aliyor. Iste o, yasadigin degil, yazdigin zamandaki bireyin o ana bakisidir sadece..

Daha da ileri giderem ortada duran bir masanin herkesin algisinda cok baska bir masaya dönüstügünü ve hicbirisinin ortadaki masayla bire bir uyusmadigini söyleyip sacmalama konusunda sinir tanimayabilirim ve fakat yeter sanirim :)

Yazmasaydim delirirdim ve sanirim ben delirdikten sonra yine de yazmaya cabalayangillerdenim ;)