28 Kasım 2011

Büyük takımların kabusu: İki defansif orta sahalı 4-4-2!


Bizim memlekette çift forvet tartışması sıklıkla yaşanır. Bir takım hele ki kendi evinde her zaman iki forvetle oynamalıdır diye gerim geriliriz. Takımların savunma ya da hücum gücünü belirleyen forvet sayısından ziyade oyun stratejisi olduğunu sıklıkla unuturuz. Hannover'in geçen sene herkesi şaşırtarak inanılmazı başarmasında etkili olan bu sistemin bugün bir başka kullanıcısı Mönchengladbach. Rakibe göre yer yer Mainz ile beraber Huub Stevens'in yeni Schalke'sini de buraya ekleyeceğiz böyle giderse. Dünya kupasında da hatırlayacağınız gibi Hitzfeld'in İsviçre'si aynı şekilde İspanya'yı yenebilmişti.

Özellikle düşük bütçeli zayıf kadrosu olan takımların büyük takımları devirmek için sıklıkla denediği benzer savunma ve hücum yapılarını içeren iki defansif ortasahalı dört dört iki bugünlerde oldukça işlevsel. Hannover'den Gladbach'a ve hatta Schalke'ye kadar pek çok takım bu dizilişi içeren oyun anlayışıyla mucizeleri başarıyor.


Görünürde iki forvet sahaya çıkıyor belki ama toplamda misal 4-2-3-1'de dört tane gole yönelik hücum oyuncusu bulunur iken burada sadece iki oyuncudur. Dolayısla sahadaki on futbolcunun forvetler haricinde kalan kısmı daha çok defansif yönü ağır basan ya da asgari defans kabiliyeti olan oyunculardan oluşur. Daha da önemli olanı sahaya sürekli hücum etmek için değil atakları doksan dakika boyunca karşılamak için çıkarlar. Hannover yine geçen sene üç ataktan dört gol çıkartacak şekilde ligin en efektif takımıydı. Maç başına bulduğu pozisyon sayısı küme düşme takımından halliceydi..

İstisnalar olsa da genelde hareketsiz çakılı savunmayı geride kurup topu rakibe veriyorlar. Savunma stratejisi bakımından çeşitlilik gösteriyor pek çok Bundesliga takımı. Misal Favre asla ve asla geri dörtlüsünü kaydırmıyor, stoperini çok nadir bekine yardıma gönderiyor. Milli takımdan çok iyi bir şekilde hatırladığımız gibi kısa boylu bek oyuncusu bu vesileyle uzun forvete denk düşmüyor, daha çok defansif orta sahalarını hareket ettiriyor. Kaba bir şekilde anlatacak olursak hareketsiz defans dörtlüsünün aksine Favre'de öndeki altılı sürekli gidip gelen bir güzergaha sahip. Hannover'de ise bekler daha önemli bir role sahip. Toplamda bu sistemin temel özelliği rakibi hücum pozisyonunda yakalayıp beş saniye içerisinde alanı organize bir şekilde geçerek kontralar gerçekleştirmektir.


Can alıcı iki büyük çalışma var bu sistemin içerisinde.

Geride kaldığınız vakit pek çok orta,şut ve hücum girişimini durdurabilmeniz gerekir ve detaylı çalışılmış bir alan savunmasına ihtiyacınız var. İkincisi ise topu kaptıktan sonra geniş alan üzerinde hızlı ve az adamla organize hücumlar otomatize olmak durumundadır. Bu takımlar hücumda coğalmazlar. Temel hedef her daim kapılacak topun sonrasında yapılan hızlı hücumudur. Mainz sahasına çekilmeyerek sahanın her yerinde kapacağı topları olabilecek en hızlı şekilde değerlendirme peşinde. Dolayısla forvetlerini ikileyerek rakip takımın stoperlerine baskı yapması Tuchel'in alışılmış saha içi prensibi konumunda.

Yüzde ellinin altında topa sahip olarak yaşayan bu takımlar savunmalarını geride kurarak size böyle bir savunmaya karşı gol atmanın ne kadar zor olduğunu ispatlar iken aynı şekilde tam da çakılı savunmadan kaçmak için sürekli olarak kendi yarı sahasına konuşlanmış rakibe atak geliştiriyor ve yer yer de tehlikeli bölgelerde top kapma ya da o bölgelerin savunmasız olduğu hücum pozisyonunda topu ele geçirme peşindedir. Top rakipteyken hücum ederler aslında..

Sistemin mesajı oldukça basit: Savunmamı yerleştirirsem bana gol atamazsın. Ben de sana savunma pozisyonu almana fırsat vermeden hücum anında saldırırım. Dolayısla sana hücum yapabilmem için topa sahip olup bana karşı saldırı pozisyonunu alman gerekir.

Aldığı sonuçlardan dolayı günden güne güçlü bir takım konumuna ulaşan Hannover'in Hamburg maçı öncesi aldığı üç yenilgisinin faturasını geçenlerde kesti Mirko Slomka: Topa biraz fazla sahip olduk, ondan..

Enke'nin ölümü sonrası düşmekten son anda kurtulan Hannover, potansiyel düşecek takımlar arasında gösterilir iken 19 yıl sonra Avrupa Kupası bileti aldı ve üstelik bu sezonun başında Sevilla'yı saf dışı bırakarak Avrupa Ligine kaldı.

Favre bu sistemi oturtmadan önce takımını otoriteler düşürmüştü. Mucizevi bir şekilde ligde takımı tutan Favre bu sezonun da cuma günü misal lideriydi 14 hafta sonunda.

Hem Gladbach hem de Hannover geçen sezon sahaya sürdüğü on bir fubtolcu ile sezonu açtı. Transfer yapmıyor zira bu felsefede zaman, uyum ve birlikte çalışılmışlığın önemi yetenekten daha önemli.Üstelik başarı için milyon avrolu transferler de gerekmiyor.

Gelecekte daha da çekici olmasından da korkuyorum her ne kadar yapılan alan savunmasının hastası ve organize hücumlarının bir numaralı takipçisi olsam da..

1 yorum:

Celal Abbas dedi ki...

Geçen yılki real madrid barca eşleşmelerinin şampiyonlar ligindeki ilk maçında real barcayı evinde ağırlamıştı. Morunhio tüm hesabını barcanın topa sahip olması ve üzerine gelmesi üzerine kurmuştu. kapılan toplarla ani kontraya çıkılıp barcayı avlayacaktı kendi sahasında real madrid. Barca ise tam tersine realin üzerine gitmemişti. yani Guordiola meydan okumuştu morunhioya üzerine gelmiyorum işte bakalım ne yapacaksın morunhio demişti. evet topu rakibe veren sistemde rakipde topu size verirse ne olacak. Akşamki trabzon maçı mesela trabzonsporda beşiktaşın oyununun aynısını seçebilirdi ama yapmadı hem sahasında hemde karakteri değil.

benim buna önerim puan tablosuna 3 puanlar yazılsada bizler futbolseverler ,sizler bloggerlar ,medya v.b. 3 puan ahricinde güzel olanı vurgularsak ,iyi yapılanı ,güzel hareketleri ,aklı mantığı ,tam olarak sahada ortaya konulamasada yapılmak isteneni anlayıp ona değer veririsek herkes mutlu mesut değer görmüş olarak ayrılacağından oyununa değer katmak için çabalar.

Susanna Tamarronun aborjinleri anlattığı bir kitabı vardı ismini unuttum şimdi çok güzel bir kitaptı. yazar orada bir yarışma fikrini öne sürer. kazanana ödül vardır. Aborjinler ise madalyonun diğer yüzüne bakarlar. Evet bir kişi kazandı ama diğerleri kaybetti. Eğer bizde futbolda yada hayatta sadece 3 puanı yada bir kişiyi öne çıkarırsak geri kalanlar yaptıklarına değer vermez onları alkışlamazsak kaybeden muamelesi yaparsak ,nasıl birlikte daha güzele ulaşabilirki. Ekremin ilk kez oynadığı pozisyonu övmeliyizki ekrem kendini daha çok versin. Trabzonun açık güzel tempolu oyununu övmeliyizki sırf 3 puan için temposuz oyun yerine hep böyle güzel tempolu maçlar izleyebilelim. Trabzona kaybeden muamelesi yaparsak trabzon maçlarından bir daha tempoyu görebilirmiyiz. Onları ödüllendirelimki güzel olanı bize vermeye devam etsinler. Maçların yada hayatın yada bir mücadelenin sonunda sadece bir tane Altın madalya bir tane gümüş bir tane bronz olmamalı. bir sürü övgü bir sürü ödül olmalı. yapılan her güzel şey yada başarılamasada yapılamaya çalışılan güzel şeyler alkışlanmalı ve görülmeli.

Hoffenheimın ilkk sezonundaki o güzel koşan oyunlarına hayaran olmuştum mesela. Senin sayende Gladbachın ,hannoverin ne yapmaya çalıştığını daha iyi anlıyor ve saygı duyuyoruz.
Hannoveri Mainzı M.Gladbachı Bayerni Dortmundu ,Hoffenheimı Ragniciki ,Schalkes, Kloppu Augsburgu S.Pauli v.b. ile Bu yüzden bundesligayı seviyorum. Çok güzel bir lig ve herkes bişiler yapmaya çalışıyor. Geçen Yıl S.Pauliyi destekliyordum. O Müthiş mücadelelerine hayran olmuştum. Augsburg mesela kadro zaafiyetine rağmen müthiş özverili herşeyleriyle oynuyorlar. Bahis yapanlar Augsburgu küçümselerde yaptıkları saygıyı fazlasıyla hakediyor. bundesliganın hakkı verilmeli. Bundesliga Çok çok güzel bir lig. Bu özelliğini hiç kaybetmez.