22 Mayıs 2009

Kralin Isyani.!


resim


Ev her zamankinden kalabalik.. Pek cogu yurt disindan olmak üzere bir sürü misafir gelmis ve ben inanilmaz rahatsiz hissediyorum kendimi. Iclerinde annem ve babamin da oldugu pek cok insan halamin beklenilen ama karsilanmakta güclük cekilen aci ölümü nedeniyle Türkiyeye gelmisler.. Babaannemin agitlarinin korkusunun oldugu yerde bir de bu kalabalik.. Cekilmez.! Ne zaman gideceklerinin ve bizi bizle basbasa birakacaklari zamanin hesabini yapiyorum odamin icerisinde..

Salon cok kalabalik.. Ugultular yükseliyor. Iceride bir tartisma var ama duymak bile istemiyorum, odadan disari cikmiyorum o kalabalik olustugundan bu yana. Pek cok insanin o dönem ve sonraki sürecte düsündügü gibi aileye olusmus bir tepki yoktu bende. Biraktilarsa biraktilar, bilincinde bile degildik neyin ne oldugunun.. Uzaklik daha cok yabanciliktan kaynaklaniyordu, ne yapacagini bilememekten ve sahte samimiyet gösterilerinin o cekilmez anlari.. Hicbirisini özlemiyorum ve yine hicbirisinin eksikligini de cekmiyordum. Sadece gitsinler..

Bilmedigim bir duyguyu disavurmak zorunda birakiliyordum. Özlemiyor, tanimiyor ve bu konunun cok da üzerinde durmadigim zamanlarda daha cok bu ani karsilasmalar esnasinda ne yapacagimi bilmiyordum. Isin dogrusu herhangi bir sevinc gösteri olmasi cok zor, neden sevineyim ki ? Bir kirginlik, küsmüslük ve daha baska durumlar belki cok sonra olusacakti lakin o dönemde hicbir sey yoktu. Sagolsunlar, cikolata filan getirmisler de gitsinler artik.. Her görüsmede, her karsilasmada o ne yapacagini bilememezlik, bana kendi evimde yabanci oldugumu hissettiren tuhaf anlarin korkusu nedeniyle sadece gitsinler istiyordum.

..bagirislar, cagirislar ve her yastan en az otuz insanin bir salonda toplanip cesitli konular üzerine seslerini yükselterek konusmalari.. Izmirdeydim bes yildir ve artik degismistim. Bu sekilde bagirarak konusmuyorlardi orada.. Onlar cok kalabalik ben ise gercekten cok yalnizdim odamda. Su kalabalikta göz göze geldigim anda ne yapacagimi bilemeyecegim yabanci misafirler olmasa disari cikip onlara bagirarak konusmamalari gerektigini ve konusurken ses tonlarini biraz daha kontrol etmelerini söylerdim. Söylemekten ziyade emrederdim! Yeni gelen misafirler bilmezdi pek ama Kraldim ben.. Bu ve benzeri pek cok durumda konustugum vakit herkes susar, beni dinlerdi. Ne dersem kosulsuz kabul edilir ve hemen uygulamaya konulurdu. Göstermelik filan degil gercekten bu sekilde olurdu. Yemek konusunda benzer bir durum oldugu vakit getirdigim öneri hemen kabul edilmis ve o hedef dogrultusunda eve yeni tabak-canaklar filan alinmisti.

Bir keresinde bir seye sinirlenip yemek yemeyecegimi söyleyip herkesi benimle beraber kucuk bir aclik grevine ittigimi bilirim. Bizim köye göre oldukca gec bir saat olan onbire kadar o yemek masasi o sekilde bekletilip acligin dayanilmaz noktasina gelip greve son veresiye kadar hicbir insanoglunun yemek yemedigini bilirim. Hükümdarligim boyunca evde benim gördügüm hicbir canli hayvan yemek niyetine kesilmemistir,hele kralin izmirden dönüsü serefine bir hayvanin kesimi kesinlikle tarafimdan yasaklanmis ve sadece kurban bayramlarini istisna olarak kabul etmisimdir. Fikriye,Necla,Mehmet ve Ali adindaki tavuklar sayemde yasamda kalmis, cok daha uzun bir ömür bicimisimdir onlara..

Konu neydi bilmiyorum ama babam dedeme bagiriyordu, kiziyordu ve dedem yavas yavas sinirlenmeye baslamisti. Dedem olmasa dahi yasli bir insanin o yorgun ve yenilmis görüntüsüne katlanamiyordum. Izmir Otogarinda lise yillarinda sadece bu yüzden hic de hakkim olmayarak tartismanin ortasina girmis, kendisinden büyük saticiya vurmasina sinirlenip genc cocuga agiz burun girmistim. Bir yasli adamin caresiz bir sekilde size bakmasina, olur olmaz azarlanisi karsisinda o yillara yenilmis bedeninin ruhuna yansimis gözlerinden fiskiran yardim ciglina her zaman kosuyordum.. Lakin bu sefer zor durumda olan insan dedem idi..

Babam belki sagligi konusunda duydugu endiseden dolayi ya da baska bir "hakli" nedenden dedemin üzerine gidiyordu. Diger ihtimal yoktu zira babam dedemi benim kadar severdi. Ben yine de dayanamadim ve deyim yerindeyse fisek gibi odaya girip babamin karsisina dikilip öyle bagirip cagirdim ki o bütün konuklar, bütün insanlar susup benim isyanim karsisinda sessizlige gömüldüler.. Babami o anda salonun disina itip evden kovdum ve bu benim babamla aslinda gerceklesmis ilk temasimdi.. Üzerine cokca duruldugu gibi ona karsi ne bir nefret ne de baska bir duygu vardi o dönemlerde. Benim derdim cok baskaydi..

O gün ilk defa o samimiyetsiz merhaba-nasilsinlarin disinda babamla konustugum gündür. Geldigi yere geri gitmesini ve buraya gelip kimsenin huzurunu bozamayacagini ve ben oldugum sürece dedeme bagirilamayacagini ona oldukca yüksek bir sesle ve sinir krizleri esliginde anlattim. Salonun disarisina cikasiya kadar kiyameti kopardim desem yeridir.. Bir cocuk olarak anne ve babanin gözünde ilk defa kendim bir sekil cizmis oldum ve inanmayacaksiniz ama iliskinin basladigi andir..

Almanyada buna benzer durumlar oldugunda sessiz kalirdim. Annem bazan babama kizip söylenmeye dedemin oglu olmasindan basladigi anda varolan mesafeyi actigini hic bilemedi. Ben de bir sey demezdim ona.. Orasi onun bölgesi, onun isyani ve biz misafirdik sonucta. Yine Almanyada olsaydilar yine gecistirirdim belki ama benim topragimda benim dedemi o sekilde sinirlendirmeye hic kimsenin hakki yoktu.. Babam bile olsa hakki yoktu ki o gün o evde yatmasina izin vermem bile aslinda dedemin sonradan gelen nesesinden dolayi oldugunu kimse bilemedi.

Velhasil, bu sevginin temelinde kahramanlik hikayesi yatar. Dedem benim gercekten de kahramanimdi. Bir baba ogluna ve hatta yas farki benim gibi fazla olan bir abi kardesine kahraman olabiliyorsa bu hayatta ancak böyle anlatilmasi cok güc sevgilerin dogabilecegine inaniyorum. Velev ki ben oranin krali olmayayim ve dedemde bana anlatilan hikayelerin icerisindeki gercek oyuncu olmasin, ne degisir ki ben ona öyle inanip öyle görebildikten sonra? Cok da dogru olmamasi o kadar güzel gecirilmis cocuklugumu yalan mi edecek ,nedir ?

Yasamda siki bir dengenin olduguna inanlardanim. insanoglunun mutlulugu dahi öncesinde yasadigi mutsuzlugundan ileri gelir. Acisini, yoklugunu cekmediginiz, sikintisina düsmediginiz herhangi bir seye sahip olmak sizi mutlu etmez iken yasadiginiz her sikintili durumun sonunda mutlulugun en azindan olasiligi vardir. Bu diyalektik iliskiye inancim sonsuzdur.. O kadar güzel cocuklugun üzerine dikilen bu anormal iskencelerin oldugu ergenlik bölümüne kadar olan kesim isin bedelidir. Yurtta olusum degil köyde olamayisimdir benim acim. Sanildigi gibi ailesizlik degil basi bos birakilmis kralligin kralina verdigi üzüntüdür..

6 yorum:

baran dedi ki...

abi tekrar tekrar söylemeye gerek var mı bilmiyorum,
olağanüstü yazıyorsun.

Benim kendi kişisel yazılarımı yayımlayacak cesaretim yok. Ondandır belki, samimiyetle yazılmış tüm yazılarını hayranlıkla okuyorum.

bir gün tanışmak isterim kesinlikle

Adsız dedi ki...

film izlerken sıyrılırsın ya bu dunyadan 2 -3 saatliğine..etrafında dönen ne farketmezsin...bu yazıları okurken de farketmiyorum

y. dedi ki...

o kadar güzel bir anlatım ki,kendimi kapı girişinde oturan küçük bir kız gibi hissettim.

Empyrium dedi ki...

Hocam yukarda arkadaştan belirtmiş gerçekten inanılmaz akıcı ve iyi yazıyorsunuz.

Muhakkak bir kitap yazmayı denemelisiniz.

shenem dedi ki...

ah n'aptın sen,nasıl yazı bu böyle..? kalemine sağlık:)dedemi ösledimm

Borges dedi ki...

Baran: tesekkürler.. ülkede olsaydik kesinlikle bir sekilde tanisirdik sanirim.

melusina: ;) Filmden bir kare gibi daha cok.. sagolasin.

Y.: Her eyleminde görülebilecek cok güzel bir estetik anlayisin var senin. Foto,yorum, cümle, tasvir..

Empyrium: Kitap yazmak cok zor ve cok disiplin isteyen bir is. Yazarlara saygisizlik etmeyelim simdilik.. Tesekkürler.

Shenem: Ben de..